2020: Eski Dünyanın Çivileri Nasıl Sökülür?

Mehmet FIRAT
4 min readApr 9, 2020

--

İnsan da diğer canlılar gibi yaşadığı çevreye sıkı sıkıya bağladır. Ekosistemin dengesi bu karşılıklı ilişkilere bağlıdır. Mega kentler ve şehirler bu doğal ekosistemin sınırlarının dışına taştığı için doğal değillerdir!

2020 ile birlikte dünyanın birçok yerinde birçok olay meydana gelmeye başladı. Sanki yıllarca hazırlıkları yapılan bir savaşın ilk kıvılcımları çakılmış gibi. Bu olayların en önemlisi Çin’de ortaya çıkan yeni tür korona virüsü, yani Covid-19. Viral enfeksiyon yapısı, yayılma hızı bir yana (elbette 2001 ile 2020 arasında 1000'den fazla salgının ortaya çıkması üzerinde ayrıca durulması gereken dikkat çekici başka bir nokta) dünya toplumunun temel çivileri üzerindeki etkileri dikkat çekici.

Eski Dünyanın 2 Çivisi

Tıpkı bir tabloyu duvarda tutan çiviler gibi mevcut toplumsal yapımızı duvarda tutan geleneksel toplumsal çiviler vardır. Bunların başında inanç ve ekonomi gelir. Din ve ekonomi, metal ile iskeleti inşa edilmiş ve betonla kabartması yapılmış modern toplumumuzun o ağır tablosunu duvarda tutan iki sağlam çividir.

Covid-19 olaylarından sonra çok ilginç şeyler olmaya başladı dünyada. Televizyonlarda İran’nın dini başkenti Kum’da Corona haberlerini izledik. Ülkenin her tarafından ve yurtdışından ziyaretçi ağırlayan bu dini merkez aynı zamanda Covid-19 için de ideal bir yayılma noktası olmuştu. Ardından, boş Vatikan meydanını kutsayan Papa görüldü televizyonlarda. İnsan sirkülasyonu yoğun olduğu ve virüs bulaşma riski yüksek olduğu gerekçesiyle dünyanın her tarafından her inançtan tüm toplanma ve ibadet alanları ızla kapatıldı. Elbette küresel bir salgında tüm bu önlemler makul ve mantıklı önlemler. Ama bu daha önce hiç olmamıştı. Hem de Covid-19'dan daha ölümcül ne salgınlarda, ne savaşlarda, ne de diğer afetlerde… Yani birinci Çivi ciddi bir şekilde tehdit altında Corona salgını ile birlikte.

Dünya ilk defa bu kadar yakınlaştı birbirine. Gerçekten de “küreselleşme” mottosu ile yola çıkan kapitalist toplum düzeni yeni dünyanın gözdesi dijital teknolojilerin yardımıyla küresel bir köye dönüşmüş artık. Eğer güç sizde ise ve tüm dünya sizin köyünüz ise o köyde istediğinizi satabilirsiniz. Kurduğunuz ekonomik sistemi tüm köyde uygulayabilirsiniz. Ama bu aynı zamanda köydeki bir salgının size bulaşmasının işten bile olmayacağı anlamına da geliyor. Yani global köyün faydalarının yanında elbette zararları da olacak.

Covid-19 global köyün zararlarının yararlarından daha ölümcül olduğunu gösterdi …

Covid-19 diğer viral enfeksiyonlarda olduğu gibi temas ile hızlıca bulaşıyor. Yani insanların her anlamda fiziksel olarak birbirinden uzak kalması gerekiyor. Bir-çok ülkede okullar tatil edildi, eğlence ve sosyal mekân ve etkinlikler iptal edildi. Dahası birçok şirket “home ofice” olayına geçmeye başladı. Çünkü evde internet altyapısı ve bilgisayarınız varsa birçok işinizi sıkıntısız yapabiliyorsunuz zaten. O zaman neden alt yapısı ve üst yapısıyla işyeri masraflarına, ulaşıma, hastalık riskine rağmen insanları bir yere toplayayım?

Herkes evlere kapanınca diğer insanlarla temasın en aza indirilmesi hedeflendi. Böylece birçok eğlence mekânı, alabalık yapılan etkinlikler ve birçok ülkede AVM’ler kapandı, kimse hareket etmeyince yakıta gerek kalmadı. Diğer birçok önlemin yanında dijital ödeme hızla yaygınlaştı, hatta DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından önerilmeye başlandı. Elektronik ortamda alışveriş %80’lere çıktı. Bu alışverişlerin çoğu da market alışverişi. Gerçek para, alışveriş merkezleri, mağazalar gibi geleneksel ekonominin (modern ekonominin) araç ve ortamları işlevsizleşmeye başladı. Yani ikinci çivi olan, modern toplumun bel kemiği olan, ekonomi de sallanmaya başladı.

Ulus devletler üstü bir seyirde ilerleyen bu süreç nereye gider?

Covid günlerinden sonra dönüşüm beklentisi bu hızla devam ederse insanlık için bir kırılma noktası olur mu? Bence evet, olur. Çünkü uzun bir zamandır buna hazırlanıyorduk adeta. Son 30 yıldır bu süreçlerin sonucunda olabilecek değişikliklere hazırlık gibi görünen gelişmeler yaşandı, değişimler oldu. Kripto para, dağıtık yerleşim, solar enerji, home-made üretim ve tüketim, doğaya dönüş tasarımları… Hepsi bir kırılma noktası için gerekli koşulları hazırladı adeta.

Bana göre asıl kırılma noktası, dijital dünyanın anlık haberleşme ve izleme olanakları ile dünyayı saniyeler içinde dolaşan görsel tanıklık örgüsünün geleneksel toplum dinamiklerini ne kadar hızlı bir şekilde sarsılabileceğini göstermesi oldu.

Medyanın körüklediği korku ve panik ile geleneksel olmayan sosyal medyanın toplumsal bilinçaltını hedefleyen viralleri dikkat çekici gerçekten. Boş Kâbe görüntüleri, boş Vatikan, balkonlarda çalan müzik ve boş sokaklar. Yeni bir toplumsal düzenin zorunlu olduğunu anlatmaya çalışıyor her gün adeta.

Bu yüzlerce yıllık ilkel şehirlerinizde yaşayamıyoruz artık, geleneksel paralarınızla hastalanıyoruz. Hatta tüm geleneksel sosyal toplanmalarınız, sosyal alışkanlıklarınız ve etkinlikleriniz bize zarar veriyor. Bütün bunları terk ediyoruz. Endüstriyi lanetliyor, yeşil enerjiyi ve dijital dünyayı kutsuyoruz…

En Kötüsünü Düşünenler İçin

Our World in Data verilerine göre, 2017 yılında 56 milyon kişi ölmüş. Yani ayda 4.7 milyon insan. Birleşmiş milletler, dünya sağlık örgütü verilerine göre 2020 yılında 60.2 milyon ölüm bekleniyor. Yani ayda 5.01 milyon, günde 167 bin. Şimdiye kadar, 2020’nin 100. gününde Worldometer verilerine göre, dünyada toplam 15,971 milyon ölüm var. Yani günde 159 bin ölüm var. Bu da aslında beklentilerin altında demek. Yani kontrolden çıkmış bir durum yok en azından. Bu alelade, basit hesaplamayı en kötü senaryoları düşünenlerimiz için yaptım aslında. “Ülkeler Corona için gerçek verileri yayımlamıyorlarsa, daha da kötüsü kendileri de bilmiyorsa, haberimizin olmadığı birçok ölüm varsa?” takıntısı gereksiz görünüyor şimdilik.

--

--

Mehmet FIRAT
Mehmet FIRAT

Written by Mehmet FIRAT

Prof.Dr. Educational Technology

No responses yet