Açık ve Uzaktan Öğrenmenin Geleceği

Mehmet FIRAT
6 min readApr 3, 2022

--

4 Possible Scenarios of ODL for Post-Covid Era

Ana konuya geçmeden önce bazı bildiklerimizi hatırlayalım. Açık öğretim kavramı temelde Türkçe dışında kullanılmayan bir kavramdır. Yani “open instraction” diye bir kavram dünyada kullanılmaz. En azından bizim kullandığımız anlamda kullanılmaz. Aksine “Open Education”, yani “Açık Eğitim” kavramı kullanılır. Benzer şekilde dünyada “açık öğretim fakültesi” oluşumu da söz konusu değildir. Bu adla dünyada hiç bir fakülte bulamazsınız. Türkiye’de öğretim ve eğitim kavramlarının birbirlerinin yerine kullanılması, daha önce talim ve terbiye denirdi, bu tür yanlış adlandırmalara da kaynaklık etmiş olabilir. Ama tek sebep bu da değil elbette. Çoğu pratik nedenle bu tür adlandırma ve yapılanmalara gidilmiştir.

Bilimsel bir bakış açısıyla gidildiğinde eğitimin yaşamboyu olduğu, öğretimin ise daha kısa süreli ve pragmatik amaçlarla oluşturulan bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Bu bakış açısıyla bakıldığında açık öğretim kavramının bir hata olmadığını aksine toplumun her kesimine sunulan yapılandırılmış planlı bir öğretimi ifade ettiğini söyleyebiliriz.

Açık ve Uzaktan Öğrenmenin Doğuşu

En temelde açık eğitim kavramı eğitimin her türünün önündeki engelleri kaldırmayı hedefleyen bir yaklaşım ve harekettir. Eğitim teknolojileri alanıyla yakından ilişkili olarak ve teknoloji destekli eğitimin bir uygulama alanı olarak ortaya çıkan uzaktan eğitim ise eğitimin yüz yüze kurgusuna alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Temel çıkış noktası ise zaman ve mekan esnekliği sunmaktı. Uzaktan eğitimde öğrenme sorumluluğu bireyin kendisinde olduğu için uzaktan eğitim uygulamalarındaki öğretim tasarımı da zamanla bireysel öğrenme çabalarına göre evrimleşmiştir. Özellikle davranışçı öğrenme yaklaşımının “programlı öğretim modeli” yıllarca bu amaçla işe koşulmuştur. Buna rağmen uzaktan eğitime özel bir öğretim tasarım modelinin ortaya çıkmaması da dikkat çekicidir. Bence bu eksikliğin temel nedeni Açık ve Uzaktan Öğrenmenin özgün bir disiplin olduğu anlayışının henüz tam yerleşmemiş olmasıdır.

Açık eğitim felsefesi ile uzaktan eğitimin bir araya gelmesi geçtiğimiz yüzyılın ortalarına denk gelir. O zamana kadar uzaktan eğitim teknolojileri açık eğitimi sunacak kadar toplumun geneline yaygınlaşmamıştı. O zamana kadar imkan sahibi bazı kesimlere hizmet edebiliyordu. Ne zaman ki kitle iletişim araçları toplumun çoğunluğuna ulaşmaya başladı, işte o zaman uzaktan eğitim, açık eğitim verebilecek kıvama ve potansiyele ulaştı. İnternet ile birlikte bu potansiyel katlanarak arttı. Dahası, internetin günlük yaşantılarımızın genlerine işlemeyi başarması açık ve uzaktan öğrenmenin bağımsız bir bilim alanı olarak rüştünü ıspatlaması için fırsat sunmuştur.

Peki bu nasıl mümkün oldu?

İnternetin açık politikası, açık kaynak hareketi ve açık eğitim felsefesi yeni dijital dünyanın ağ toplumuna ontolojik olarak uyumludur. Bu uyum ise açık ve uzaktan öğrenmenin bağımsız bir bilim alanı olarak ortaya çıkmasına öncülük etmiştir. Artık bireyin enformasyon etkileşimleri fiziksel bulunurluk zorunluklarından kurtulmuştur. Bu da “Enformasyon Devrimi” sayesinde meydana gelmiştir.

İnsanın geleneksel enformasyon araçlarıyla (kitap, gazete ve hatta radyo ve tv) olan tek yönlü iletişim İnternet ile birlikte temelden dönüşüm geçirmiştir. Artık tek yönlü bir iletişim değil çift yönlü ve hatta çok yönlü iletişim mümkün olmuştur. Sadece enformasyona erişmiyor artık onunla etkileşime girebiliyor, düzenleyebiliyor, paylaşabiliyor ve hatta kendi enformasyonumuzu rahatlıkla üretip tüm dünyayla paylaşabiliyoruz. Bu da Enformasyonda devrim demektir. Dahası, enformasyonla olan etkileşimimizdeki bu devrimsel dönüşüm hızla tüm dünyaya yayıldı. Neredeyse toplumun tamamı artık bu tür üst düzey enformasyon etkilişimi imkanlarına erişebilmektedir.

Uzaktan eğitim doğası gereği teknolojiyi eğitime entegre eden bir yapıya sahiptir. Çünkü, uzaktan eğitimin espirisi zaman ve mekan esnekliği sunmaktır. Bunu sunmanın en iyi yolu da bilişim teknolojilerinden üst düzeyde yararlanmaktır. İşte tam da bu noktada açık eğitim hareketi ile uzaktan eğitim aynı noktada birleşerek disiplinlerarası bir bilim alanına dönüştü. Artık yeni dijital dünyada insanın öğrenme süreçlerinin doğası da dönüşüme uğramıştır. Bu tür yeni öğrenmeyi en iyi açıklayan da geleneksel öğrenme yerine dijital-yerli bir bilim alanı olan açık ve uzaktan öğrenmedir.

Gelecek Kestirimler

2020'de ortaya çıkan küresel pandemide en fazla sınanan alanlardan biri eğitimdi. Geleneksel eğitim sistemlerinin işlevsiz kaldığı ve uzaktan eğitim teknolojilerinin zorunlu olarak devreye alındığı bir süreç yaşadık. Alandaki çalışmalar da bunu acil uzaktan eğitim olarak nitelendirdi. Sınıf eğitiminin teknoloji destekli sunulmaya çalışıldığı bu dönemde uzaktan eğitime yönelik olumsuz bir algı da ortaya çıktı. Buna rağmen eğitimin teknoloji entegrastonuna olan ihtiyacın açık bir biçimde hissedildiği söylenebilir. Bu dönemde de en çok çevrimiçi öğrenme yükselişe geçti.

Peki “Açık Eğitim Sistemleri”, ister Türkiye’de açık öğretim fakülteleri ister dünyadaki açık üniversiteler olsun, pandemi sürecinde yükselen “çevrimiçi öğrenme” eğilimini nasıl göğüsleyecekler?

Bu soruya verilebilecek tek bir cevap yoktur. Ancak eğilimlere bakıp potansiyel senaryolar üretebiliriz.

Senaryo 1: Herkes çevrimiçi öğrenme adaptasyonunu tamamlarsa açık ve uzaktan öğrenmeye ne kadar ihtiyaç kalır?

Evet, özellikle pandeminin yarattığı kırılım böyle bir senaryonun gerçekleşme olsılığını arttırdı. Mikro, mezo ve makro düzeyde hemen her kurum kendi çevrimiçi öğretim yapılanmasına gitmeye hazırlanıyor. Dahası, bu kurumlar sadece eğitim kurumları da değil. Kamu ve özel kurumlar, işletmeler, şirketler de personelinin hizmetiçi eğitimi için kendi yollarını bulma çabalarını üst düzeye çıkarmış durumdadırlar.

Bu senaroyunun açık ve uzaktan öğrenmeye zarar vereceği düşüncesi ise bence tamamen yersizdir. Zaten açık ve uzaktan öğrenme formal yükseköğretim dışına çıkamamıştır. Bazı lokal girişimler dışında pek de etki yaratamamıştır. Aksine, tüm bu kurumlarda artan çevrimiçi öğrenme yapılanması ihtiyacı açık ve uzaktan öğrenme bilim alanına olan ihtiyacı da arttıracaktır. Çünkü ilk birkaç denemeden sonra bu işin hiç de düşündükleri kolay olmadığını anlayacaklardır. Sürecin gerektirdiği altyapı, içerik, tasarım, etkileşimli öğrenme çevreleri, ölçme ve değerlendirme, kredilendirme, akreditasyon, önceki öğrenmelerin tanınması, yetkinliklerin trasnferi daha sıralayamadığım birçok yetkinlik ihtiyacı kurumları daha da fazla açık ve uzaktan öğrenmeye yönlendirecektir. Elbette açık ve uzaktan öğrenme bilim uzmanlarının bu süreçte pasif kalmamaları, süreçleri yakından takip etmeleri, strateji ve modeller geliştirmesi gerekir.

Senaryo 2: açık ve uzaktan öğrenmenin dinamik yapısına daha uygun ticari kuruluşların ortaya çıkması

Bu senaryo sadece pandemi süreci ile değil öncesinde de tartışılan bir senaryoydu. Açık ve uzaktan öğrenmenin teknoloji destekli, esnek ve kitlesel yapısı onu kamu kurumlarında güçlendirmeyi zorlaştırmaktadır. Çünkü bu tür bir sistemin yönetimi hiper düzeyde hızlı karar alma, durumsal strateji geliştirme ve işe koşmayı gerektirir. Bu hızda bir yönetimi kamu kurumlarında, devlet üniversitelerinde yapmak neredeyse imkansızdır. Daha da kötüsü açık ve uzaktan öğrenme alanını alanın uzmanları değil döner sermaye getirisinin kontrolü amaçlı başka alan ve kurumlardan atananlar yönetmektedir. Tüm bunlar da açık ve uzaktan öğrenmenin gerçek potansiyelini yakalayabileceği yeni girişimlere açık olduğunu göstermektedir. Ancak e-öğrenme süreçlerinin devreye girmesinden buyana ortaya çıkan ulusal girişimler bu tür bir paradigma değişimi yaratamamıştır. Daha çok materyal ve içerik üretimine odaklanan ticari girişimlerbüyük resmi görme konusunda hep çok problem yaşadı.

Tüm bileşenleri birlikte, bütüncül bir bakış açısıyla ele alındığında gelişim potansiyeli en yüksek bileşenin ne daha fazla öğrenci, ne daha fazla program, ne ulusal bir açık üniversite ne de teknik altbirimler olduğunu düşünüyorum. Asıl potansiyel gelişim alanı; merkeziyetsiz, bağımsız, otonom, akıllı öğrenme birimlerinin başarılması ve herbir mikro öğrenme biriminin evrimsel gelişimle genişlemesidir. Bunun için önerdiğim DALE modelini inceleyebilirsiniz.

Senaryo 3: Açıköğretim Sistemine olan talebin ve ilginin hızla artması

Bu senaryo ilk etapta olumlu gibi görünebilir. Ancak ben bu senaryonun en tehlikeli bir senaryo olabileceğini düşünüyorum. Mevcut sistemlerimiz geleneksel yükseköğretim yapısını uzaktan eğitimle sunmanın çok fazla ötesine geçememektedir. Yakın zamanda geçeceğe de benzemiyor. Şimdiye kadar yapılan girişimlerin birçoğu da tam bu nedenle başarısız oldu. Tüm yeni yapılanma girişimlerini geleneksel devlet üniversitesi kurallarıyla, mevzuatıyla ve geleneğiyle sınırlandırdık. Sadece eğitim sürecini değil, ölçme ve değerlendirmeyi, kredilendirmeyi ve en fazla da mali işleri. Her kurum veya gurup için özgün modellere gidemedik. Aynı kıyafeti herkese önerdik. Hiç kimseye aynı kıyafeti giymek dışında seöenek sunmadık, sunamadık. Eğer bu senaryo gerçekleşirse bu kronik problem katlanarak artacak ve alana ilişkin algı kalıcı olarak olumsuzlanmaya başlayacak malesef.

Bir senaryo olsılığı daha var

Şahsen umud ettiğim senaryo ise sistemimizin bekasını ilgilendiren bu büyük kırılmayı iyi analiz edip kendini dönüştüren bir senaryo. Artık bireyin yıllara yayılan öğrenme ihtiyaçlarını hedefleyen hantal program yapısı yerine hızlı tüketilebilir, mikro ölçekte tasarlanabilir, böylece bloklar halinde birleştirilebilir bir yapılanmaya gitmemiz lazım. Böylece bireyin 21. yüzyılda hızla değişen ve çeşitlenen yeterlik ve yetkinlik skalasını karşılayabilecek çeşitlilikte zengin öğrenme blokları oluşturabiliriz. Bu vizyonun önündeki en önemli engeller ise;

  1. mikro kredilendirmenin yerleşememesi,
  2. önceki öğrenmelerin tanınması problemi,
  3. transfer edilebilirlik kısıtlarıdır.

Bunların yanında bu yeni vizyonu önemli bazı destekleyici avantajları da vardır. Bunların başında;

  1. Blokchain teknolojileri ve kripto varlıkların yaygınlaşması,
  2. Merkeziyetsiz otonom organizasyonlar (DAOs),
  3. Açık kaynak kodlu yazılım hareketinin giderek daha fazla başarılı olması,
  4. Açık bilimanlayışı ve yöntembilimde de açıklığın yükselişi,
  5. Yapay zeka, kamine öğrenmesi, derin öğrenme teknolojilerinin uygulamada kullanılabilir hale gelmeye başlaması,
  6. Web 3.0'ın ve dolayısıyla anlamsal Web teknolojilerinin hızlı yükselişi gelmektedir.

Bu alternatif senaryoda artık geleneksel kurumlara (Ne kamu ne de ticari) ihtiyaç duyulmayacaktır. Merkeziyetsiz otonom bir sistemin hayata geçmesi ile her yerden herkes istediği kadar öğrenebilir. Ve öğrenmelerini dünyanın herhangi başka birkurumuna ıspatlayabilir. Çünkü kredileri merkeziyetsiz ağda dünyanın her yerinde doğrulanabilirdir. Dahası bu sistem evrimsel gelişim üzerine inşa edilmiş olacaktır. NFT mantığıyla üretilecek içerikler sisteme anında dahil edilebilecektir. Böylece sistemin tüm paydaşları her anlamda (madii ve manevi) doyurucu deneyimler yaşayacaktır. DALE ile işte bu yeni yapının modelini inşa etmeye çalışıyorum.

DAO Ecosystem order

--

--